11 Eylül 2012 Salı

MEKTUP

Sevgili Arkadaşım;
               

             Kimbilir neler yaşadın, içinde bunca öfke biriktirebilmek için.Akmıyorsa gözyaşların artık olan bitene, büyüdün mü, yoruldun mu, bıktın mı, gücendin mi.. ne oldu söyle!Ne güzel hayallerin vardı senin, olmazı olur edecek gücün, delice sevebilecek kalbin..Geçen yıllar boyunca çok mu üzdüler seni iki gözüm?Çocukluğuna inmeli diyor bazı doktorlar ama aslında bazen insanın büyüklüğünü görmeli.Çocukluktan çıkarken insan; karşısında teker teker yıkılan hayallerini, o çok sevdiği insanların ihanetlerini, uğruna ölümü göze aldıklarının onu yangında ilk bırakılacak gibi zora geldiğinde terkedip gitmesini, yapmak isteyip yapamadıklarını, olmak isteyip olamadıklarını, çocuk gibi tepinerek bağırıp ağlamadan nasıl kabullenir ki!Ha ağlasan çare olur mu bilmem de sen ağla arkadaşım!Dök içinde kalanları...Çocukluğunda değil senin arızaların.Büyümekte, yaşamakta, dünyada arızalar, yanlışlar!"Sınavlardan geçe geçe yaşamaya hak kazanıyoruz da ne oluyor!" diyorsun.Haklısın.
          Yaşamana izin verildiğinde, başına geleceklerden bahseden bir kullanma kılavuzuna ihtiyaç olmadan hayatı sürdürebilmek ve yara bere içinde kalmadan, tükenmeden yaşayabilmek ne mümkün!Dünyada bunca acı, bunca keder varken, insanın insana yaptıklarını, insanın doğaya, hayvanlara, kendisine neler yaptığını görmeden, bilmeden, duymadan yaşayabilenler işte onlar ömürlerinde ince bir sızı duymuyorlar.Sadece kendini düşünen benciller, kırdıkları gönlün, zarar verdikleri insanların, hele hele  nefes aldıkları havanın farkında değiller."Bu kadar acı varken nasıl yaşanır?" diyorsun.Haklısın.
           Kadın cinayetlerini ve kadın-çocuk intiharlarını araştıran bir öğretim görevlisinin kendini boğazın sularına bırakmadan önce yazdığı notu okumuştum gazetede, onu hatırladım."Dünyada çok fazla acı var" diyordu o notta.Bu kadar acı varken hiçbir şey olmamış gibi yapıp yaşamaya devam etmeyi becerememişti.Onu başarısızlıkla suçlayanlar olmuştur muhakkak.Dayanıklı bir insan değildi belki de.Dayanıklı olmak nedir arkadaşım, doğaya uyum sağlamak nedir? Yıkılıyorsan yıkmayı mı öğrenmelisin, ağlıyorsan ağlamayacak, ağlatmayı mı öğreneceksin, sevmeden, bilmeden, hissetmeden yaşayabilir misin?"Haberleri seyretmiyorum artık" diyor birisi.Kaçmak çözüm müdür, kaçmak nereye kadar yaşamamızı sağlar?Bir gün bir yerde bize uğramaz diyerek kaçtığımız, insanın insana yaptığı fenalıkların başımıza gelmesini önler mi kaçmak?Yarasını tedavi etmeden, görmezden gelerek iyileşmiş bir kanamalı hasta gördün mü?"Bu şekilde daha kötüye gideceğimiz belli değil mi? diyorsun mektubunda arkadaşım.Çok haklısın!
           Yanlışı görüp söylemeyi de unuttuk arkadaşım, susuyoruz, duymuyoruz, görmüyoruz, isyan etmiyoruz, üretmiyoruz, çözmüyoruz.Duyarlı olmak, duygulu olmak, saygılı olmak, sevmek, nerede kaldı arkadaşım?Yılgınlığını, umutsuzluğunu, öfkeni anlıyorum.Bilirsin, çok sevdiğimiz Birhan Keskin şiirindeki gibi "Turnayı gözünden vuranlar bizden değildir/Turnanın kalbinden dem vuranlar bu tarafa..."Bir daha ki mektuba kadar arkadaşım, yaşarsak yazdıklarımı  unutma; sevmeyi hala becerebiliyorken gözlerinden hasretle öperim.

Sezen

Hiç yorum yok: